“MÜBADELENİN KAYIP ÇOCUĞU MAÇKALI ELENİ” | Aycan Yılmaz Yazdı

0
1917

“MÜBADELENİN KAYIP ÇOCUĞU MAÇKALI ELENİ” Mete Yılmaz’ın araştırıp yazdığı ve Akşam Gazetesinin 25.05.2013 tarihli nüshasında “MÜBADELENİN KAYIP ÇOCUĞU MAÇKALI ELENİ” adıyla yaşanmış gerçek ve hüzün dolu bir mübadele öyküsü yayınlandı. Bu öykü öyle bir öykü ki, Trabzon-İstanbul-Kavala arasında, filmlere taş çıkaracak dram dolu bir mübadele öyküsü… Adı geçen gazetede yayınlanan mübadele öyküsü şöyle: Tarih 1920’lerin başı. Kalaycı ustası Haralambos Hrisostomidis (Χαράλαμπος Χρυσοστομιδης), karısı Ansatasia (Αναστασία) ve küçük kızları Eleni (Ελένη) Trabzon’un Maçka İlçesi’nde yaşıyordu. Maçkalı komşuları Haralambos’a “Lambo Usta” diyorlardı. Küçük ama mutlu bir hayatı vardı üç kişilik Rum ailenin. Taa ki, 1923 yılı gelip çatana kadar. On binlerce aileyi köklerinden koparıp tamamen yabancı oldukları topraklara savuran mübadele onları da vurdu. Hrisostomidis’ler de ömürlerinin kalanını doğup büyüdüğü topraklara hasret geçirecekler listesine girdi.

ELENİ’Yİ KAÇIRIYORLAR

Ayrılık vakti gelip çattığında, Lambo usta eşi Ansatasia ve 13 yaşındaki kızları Eleni’yi alıp, koca bir hayatı geride bırakıyor. Gözlerinde yaş, başlarında beş asker, diğer Rum ailelerle birlikte Trabzon limanındaki bilinmeyen geleceğe götürecek gemiye gidiyorlar. Çok geçmeden, 300 kişilik Rum kafilenin yolunu silahlı bir grup kesiyor. Aşık oldukları kızlardan ayrılmaya razı olmayan gençler, kafiledeki bazı kızları kaçırıyor. Bu kızlar arasında olan Eleni’yi de Ali Kemal isimli Müslüman bir Türk genci kaçırıyor. Ne yapacağını şaşıran Lambo usta, eşini gemiye gönderip kızını aramaya karar veriyor. 4 ay boyunca kızını arayan Xaralambos Hrisostomidis umudunu yitirmiyor. Kızını bulup, eşini gemiyle gönderdiği Kavala’ya gitmek için dağ tepe dolaşıp her ağacın altına, her mağaraya bakıyor. Ne kadar arasa da küçük kızının izini bir türlü bulamıyor. Köydeki dostlarının “Sizden kimse kalmadı. Artık buralar senin için tehlikeli oldu” uyarılarına da kulak asmıyor. Bir süre sonra köylülerin getirdiği haberle sarsılıyor. “Eleni ölmüş. Cesedini Maçka Deresi’nde sürüklenirken gördük” sözlerini duyan Lambo Usta’nın dünyası başına yıkılıyor. Gözyaşlarını içine akıtıp yola koyuluyor. Deniz yoluyla gitme şansı kalmadığı için karadan giden kervanlara katılıyor. Yolda eşkıyalar tarafından 4 kez soyularak, bin bir zorlukla 3 ayda İstanbul’a geliyor. Beş kuruş parasız Kadıköy’ e ulaşan Lambo Usta, açlıktan öte küçük kızının acısıyla gün be gün eriyor.

YOLU PAŞA’YLA KESİŞİYOR

Eşini Yunanistan’a gönderen, kızını ise Trabzon’a ve kalbine gömen Lambo Usta ne yapacağını bilmeden Kadıköy’de dolaşırken, yolu dönemin ünlü devlet adamı Süreyya Paşa’yla kesişiyor. Konağında balo düzenleyecek olan Paşa, kalaycı bulamayınca adamları tesadüfen Lambo Usta’ya ulaşıyor. İşçiliğini çok beğenen Süreyya Paşa, hayata küsmüş genç adamın elinden tutuyor. Karnını Süreyya Paşa’nın yanında doyuran Lambo Usta, “Durumunu düzeltene kadar İstanbul’da kal sonra seni ellerimle Yunanistan’a gönderirim” teklifini kabul ediyor. Paşa’nın yardımlarıyla Kadıköy’de kalaycı dükkanı açıyor ve kısa sürede çok para kazanıyor. Maçka’da yaşadıklarını kalbine gömen Lambo Usta, bir süre sonra Maçka’daki kendi köyünden olan Antusa’yla tanışıyor. Belki de acısını tazelememek için Yunanistan’a gitmekten vazgeçiyor ve Antusa’yla evleniyor. İkinci evliliğinden de bir kızı oluyor, adını Sofia (Σοφία) koyuyor.

(Fotoğrafın solunda Lambo ustanın ikinci evliliğinden İstanbul’da doğan kızı Sofia ile sağında kucağındaki ise yıllar önce Trabzon’da kaybettiği Eleni’si, yani Emine’si görülüyor)

BİLİNMEYEN GEÇMİŞ

Hikayenin bundan sonraki kısmını Sofia’nın 59 yaşındaki oğlu, aynı zamanda Ada Gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni de olan Avedis Kevork Hilkat anlatıyor; “Dedesi Lambo Usta’yı hayal meyal hatırladığını söyleyen Avedis’in hayatı zorluklarla geçmiş. Annesi Sofia babasından ayrıldıktan sora Kapalıçarşı’da bir kuyumcunun yanında işe başlamış. Annesi Sofia ise bir ailenin yanında bakıcı olarak çalışmış. Geçmişiyle ilgili sırları ve varlığından haberi olmadığı teyzesini ise annesinin 93 yaşında hayatını kaybetmesiyle öğrenmiş. Miras işlemleri için avukatına vekalet veren Avedis, “Avukat elinde vukuatlı nüfus kağıdıyla gelince geçmişimizin hiç bilmediğim yönü ortaya çıktı. Annemin varlığından bize hiç bahsetmediği bir ablası varmış. Nüfus dökümünde dedemin ilk evliliğinden olan Eleni hayatta gözüküyordu. Hemen araştırmaya başladım” diyor.

ELENİ’DEN EMİNE’YE

Trabzon’a nüfus dökümlerini gönderen Avedis’e, aradan fazla zaman geçmeden sürpriz bir telefon geliyor. Ahizenin ucundaki ses “Annem Emine’yi araştırıyormuşsunuz” deyince Avedis’in şaşkınlığı bir kat daha artıyor. Trabzon’un tanınmış ailelerinden birinin üyesi olan Abdükadir Sümer’in nüfus dökümündeki Eleni’nin babaannesi Emine olduğunu söylemesi sır perdesini aralıyor. Avedis, hiç göremediği teyzesi Eleni’nin hikayesini, Sümer Ailesi’nden öğreniyor: Eleni, kendisini kaçıran Ali Kemal Sümer’le evleniyor. Bir süre sonra da Müslüman oluyor. Çok da dindar. 5 çocuğu oluyor ancak eşi genç yaşta hayatını kaybediyor. Ölmeden önce hep Pontusca sayıklıyor. “Zaten kızdığı zaman da Pontusca kızarmış” diyor Avedis. Hikayenin bundan sonrasını daha da karıştığını söyleyen Avedis Kevork Hilkat, dedesi Lambo Usta’nın ilk eşinin de Yunanistan’da evlendiğini ve iki çocuğunun olduğunu anlatıyor: Çocukları yıllar sonra Trabzon’a gelip Eleni teyzemin izini buluyor. Ancak o, Yunanistan’dan gelen hiç kimseyle görüşmemiş. Kimseye gerekçesini söylememiş. Teyzemin bu yanı bir soru işareti olarak kalmış. Aslında annem de hayattayken Trabzon’a, babasının topraklarına gitti. Ama Eleni’yi ya da yeni ismiyle Emine’yi buldu mu bilmiyoruz. Bulduysa bize niye söylemedi? Bunun cevabını hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz… Avedis, birbirlerinden habersiz olarak yaşayan iki kız kardeşi mezarları arasında taşıdığı bir avuç toprakta buluşturdu. Bu hikaye yapımcıların dikkatini çekti. Sofia ve Eleni’nin iç burkan bu hikayesinin film olması düşünülüyor..

Yaşarken kavuşamadılar ama… Eleni, yani sonraki adıyla Emine doğduğu topraklarda Maçka’da, varlığından haberi olmadığı kız kardeşi Sofia ise İstanbul’da toprağa verilmiş. Yaşamları boyunca birbirlerine hiç kavuşamayan iki kız kardeş, Avedis’in mezarlar arasında taşıdığı bir avuç toprakta buluşuyor. Torunları ve çocuklar ise neredeyse bir asırdır süren ayrılığın acısını çıkartırcasına her sene Maçka’da biraya geliyor.

Yukarıdaki fotoğrafta solda Eleni (yani Emine), sağda ise kardeşi Sofia görülüyor.

160 kişilik yeni ailem oldu Aileyle temas kurduktan sonra Abdülkadir Sümer’in İstanbul’a geldiğini söyleyen Avedis, ailece görüşmeye başladıklarını anlatıyor. “Birden bire 160 kişilik yeni bir ailem” oldu diyen Avedis, “Sümer ailesi bizi bağrına bastı. Trabzon’a davet ettiler. Köklerimi bulmanın heyecanıyla gittim. Yeni aileme kavuşmanın heyecanını yaşarken bir yandan da hayal kırıklığı yaşadım. Oralardan giden Pontuslar’dan geriye hemen hiçbir şeyin kalmamış olması içimi burktu” diyor. . Aycan Yılmaz [email protected]