Silivri Danamandıra Mahallesi’nde Olası Taş Ocağı Tehditi!

0
72

Silivri Çevre Derneği basın danışmanı Umut Er, İstanbul’un Silivri ilçesine bağlı Danamandıra Mahallesi’nde yapılması planlanan taş ocaklarının tarihi ve doğal yaşam alanlarına ciddi zararlar vereceği konusunda duyarlılık çağrısında bulundu. Er, bu konuda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıkları Koruma Genel Müdürlüğü’ne bir dilekçe sunarak, şu ifadelere yer verdi.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü Avrupa Yakası Tabiat Varlıklarını Koruma İşlerinden Sorumlu Şube Müdürlüğüne; İstanbul İli, Silivri İlçesi, Danamandıra Mahallesinde ikamet etmekteyim ve memleketim burasıdır. Köyümüz konumu itibari ile bulunduğu alanlar sınırı içerisinde, geçmişten bugüne birçok medeniyetin tarihi yapılarına ev sahipliği yapmaktadır (Traklar, Roma, Bizans). Köyümüzün sınırları içerisinde bulunan Trak medeniyetinin yerleşim merkezi ve yaşam alanı olan mağaralar ( Ayla Pınarı Mağaraları ) bulunmakta ve bu mağaralar Prof. Şengül Aydıngün ve çalışma ekibi tarafından ortaya çıkarılmıştır (2008). Hemen dibinde yeni bir taş ocağı açılması ve dinamit atarak tahrip etmesi ile birlikte araştırmacı ekip tarafından İstanbul Tabiat Varlıkları Kültür ve Koruma Varlıkları Müdürlüğüne, müracatta bulunması ile akabinde bölgedeki yaşamın olduğu mağara, dini merkez, ve etraftaki tümülüsler Arkeolojik Sit Alanı ilan edilerek, bu yaklaşık 4000 yıllık tarih alan taş ocağı olmaktan kurtarılmıştır.(2008) Köyümüzün diğer en önemli tarihi yapıların olduğu alan ise İstanbul’ un yani o zamanki adı ile Constantinople şehrinin kurulması ile imparatorluğun merkezi olacak şehrin su ihtiyacını karşılamak için 4. Yüzyılda Danamandıra köyümüz ve yakın konumdaki Pınarca köyü etrafındaki kaynakları iki ayrı kol olmak üzere kanal, tünel, ve germeler vasıtası ile yaklaşık 220 km’lik hat ile Bozdoğan ( Valens) Su sistemi aracılığıyla Yerebatan Sarayı, Binbirdirek Sarnıcı gibi dönemin İstanbul’unun önemli su depolama merkezlerine su temini sağlanmıştır. Köyümüz ve etrafındaki su sistemi, 1996 yılında Prof. Kazım Çeçen tarafından ilk defa akademik olarak yüzeysel bir şekilde keşfedilmiş olup; o tarihten bugüne sayısız yerli ve yabancı araştırmacı tarafından detaylı bir şekilde ortaya çıkarılmış, en detaylı haritalandırma, belgeleme ve ölçümleri ise J. Crow, J. Bardill, R. Bayliss, P. Bono, D. Krausmüller gibi alanında dünya çapında araştırmacılar tarafından bilim dünyasına sunmuşlardır(2008). Yaptıkları çalışmalar dünya çapında ses getirmiş ve onlarca atıf yapılmıştır. 4.yüzyılda oluşturulan bu su temin sistemi İSTANBUL’ un en büyük sorunu olan su soruna çözüme kavuşmuş, Roma imparatorluk başkenti daha fazla başkentte yaşayacak bu su temin sistemi İstanbul’a yeterli gelmemeye başlayınca yeni bir hat daha kurulması için çalışmalar başlamış ve Vize (Bizye) Pazarlı köyüne kadar çoğu Istıranca bölgesi su kaynağını içerisine alan yeni bir su temin hattı oluşturulmuştur. 4. Yüzyılda köyümüzün Mandıra Deresinin sağ kısmında kalana (Kaynarca, Papu) su kaynaklarını toplayıp, kanal vasıtası ile aktarımı yapılırken;

Yüzyılda ise derenin sol konumunda (şimdiki köyün kuzey doğusu) kalan su kaynaklarını Paşa, kaynakları su sistemine dahil edip yeni hat kurulmuştur. Görseldeki sağ kol 4. Yüzyıl, sol kol 5.yüzyılda yapılan kanaldır. (R. Bayliss) Köyümüzden çıkan 5. Yüzyıl hattım Paşa su kaynağı, kanallar ile Ballı germe su kemeri hattına aktarılmıştır. Paşa su kaynağını aktaran 1700 yıllık kanal Taş Ocağı tehdidi altındadır. PAŞA su kaynağının 600 metre ilerisinde, kanalın geçtiği güzergahta Aksantaş Taş Ocağı mevcuttur. Bu taş ocağı tarihi kanal için büyük tehlike yaratmaktadır. 200 dönüm alana yayılmış ve yayılacak yeri kalmadığı için, faliyetleri yavaşlayan taş ocağı, Tarihi su kanalı hattının geçtiği bölgede Yeni taş ocağı alanı açılması için hazırlık yapıldığı bilgisi orman şefi tarafından köylüye bildirilmiştir. Eğer bu taş ocağı ve büyümeye çalıştığı alan kabul edilir ise tarihi kanal dolgu malzemesi olarak kullanılacak!!! İvedi şekilde gerekli incelemenin ve Arkeolojik Sit Alanı uygulanmak zorundadır. Bugüne kadar yapılmış onlarca bilimsel makale ve deliller, bu su kanalının varlığını doğrulamakta ve hem saha çalışmaları sonucu hem de gelişmiş uydu ölçüm teknolojileri kullanılarak, bu işin uzmanları vasıtasıyla yapılan saha araştırmaları sonucu oluşan verilerde; Aksan Taş Ocağı’nın10-15 metre dibinden, ocağın genişleyeceği yeni 60 dönümlük alan ise kanal güzergahında kalıyor. Yeni genişleme alanı için yapılacak ÇED raporu sürecinde, Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğünün ÇED onayı verdiğini buranın yerlisi ve tarih meraklısı olarak hüzünle öğrendim. Yaptığınız hatayı lütfen düzeltin. Tarihi bu alan taş ocaklarına heba edilecek bir yer değil. Tarihi yönünün üstüne bu taş ocağı yaklaşık 60 dönüm yani 6 hektarlık ormanlık alanın yok edileceğini ve hemen dibinden geçen ve günümüzde İstanbul’un en büyük su kaynaklarından biri olan Terkos ( Durusu ) Barajını besleyen çok önemli bir kaynak olan Mandıra deresini de tehdit etmektedir. Ocağın hemen dibinde olması ve eğimin aşırı fazla olması sebebiyle; Dinamit patlamalarında Dere kolunu tıkayıp, büyük bir kirliliğe neden olabilir. Süreç çok hızlı ilerliyor, Orman işletme, O bölgedeki Ağaçları traş kesim için köyden çalışacak işçi arıyor. Lütfen ivedi şekilde incelemeyi yapıp, süreci durdurun, boşuna ağaçlar ve doğa katledilmesin, tarihi kanalımız olduğu alan; taş, toz ve uçurum olacağına belki ileride ülkemizin öğrencilerinin ve arkeoloji alanındaki uzmanlarımızın büyük bir araştırma sahası olacak. Roma Dönemindeki tüm su temin sistemlerini toplasanız, yine de 4. Ve 5.yüzyılda İstanbul için yapılan hattın toplamı kadar olmuyor. Dünyanın en büyük antik dönem su kanalının önemli bir hattını cahilliğimize kurban vermeyelim

Basın Danışmanı: UMUT ER

Silivri Çevre Derneği